12-Yusuf Suresi 99. Ayeti

فَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَبَوَيْهِ وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَۜ
[ Felemmâ dahalû ‘a’lâ Yûsufe â-vâ ileyhi e-beveyhi ve kâledhulû misra in şâ-Allâhu â-minîne. ]
{ Yusuf’un huzuruna girdiklerinde, Ana-Babasını kendi yanına aldı ve dedi ki; ‘İnşaAllah şehre güvenle giriniz.’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 98. Ayeti

قَالَ سَوْفَ اَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ
[ Kâle sevfe estağfiru lekum Rabbî innehu huvel ğafûrur rahîmu. ]
{ Babaları dedi ki; ‘Rabbimden sizin için yakında bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz O, ĞaFuRur RaHiM’dir.’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 97. Ayeti

قَالُوا يَٓا اَبَانَا اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَٓا اِنَّا كُنَّا خَاطِـ۪ٔينَ
[ Kâlû yâ a-bânâstağfir lenâ zünübenâ innâ kunnâ hâti-î-ne. ]
{ Oğulları dedi ki; ‘Ey Babamız, bizim için günahlarımıza bağışlanma dile. Şüphesiz biz hata edenler olduk.’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 96. Ayeti

فَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَ الْبَش۪يرُ اَلْقٰيهُ عَلٰى وَجْهِه۪ فَارْتَدَّ بَص۪يرًاۚ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
[ Fe lemmâ en câ-el beşîru elkâhu ‘a’lâ vechihi fertedde basîrân. Kâle e-lem e-kul lekum innî ea’lemu minAllâhi mâ lâ ta’lemûne. ]
{ Gerçekten müjdeci geldiğinde onu yüzüne koydu ve böylece görmeye başladı ve dedi ki; ‘Ben size demedim mi? «Şüphesiz ben, Allah katından bilmediklerinizi biliyorum»’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 95. Ayeti

قَالُوا تَاللّٰهِ اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ الْقَد۪يمِ
[ Kâlû tAllâhi inneke lefî dalâlikel kadîmi. ]
{ Dediler ki; ‘Hayretle Allah’a yemin olsun. Şüphesiz Sen, eski şaşkınlığının içindesin.’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 94. Ayeti

وَلَمَّا فَصَلَتِ الْع۪يرُ قَالَ اَبُوهُمْ اِنّ۪ي لَاَجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ لَوْلَٓا اَنْ تُفَنِّدُونِ
[ Ve lemmâ fesaletil’î’ru kâle e-bûhum innî le e-cidu rîha Yûsufe levlâ en tufennidûni. ]
{ Kervan ayrıldığında Babaları dedi ki; ‘Şüphesiz Ben Yusuf’un kokusunu alıyorum. Eğer ki; Beni bunak saymazsanız.’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 93. Ayeti

اِذْهَبُوا بِقَم۪يص۪ي هٰذَا فَاَلْقُوهُ عَلٰى وَجْهِ اَب۪ي يَأْتِ بَص۪يرًاۚ وَأْتُون۪ي بِاَهْلِكُمْ اَجْمَع۪ينَ۟
[ İzhebû bi kamîsî hâzâ fe elkûhu ‘a’lâ vechi e-bî ye/ti basîran ve/tûnî bi ehlikum ecma’î’ne. ]
{…Bu gömleğimle gidip Babamın yüzüne koyun, görmeye başlayacaktır ve tüm ailenizle bana gelin.’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 92. Ayeti

قَالَ لَا تَثْر۪يبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَۜ يَغْفِرُ اللّٰهُ لَكُمْۘ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ
[ Kâle lâ tesrîbe ‘a’leykumul yevme yağfirullâhu lekum ve huve erhamur râhimîne. ]
{ Yusuf dedi ki; ‘Bugün size kınama yoktur. Allah sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir…}

Devam

12-Yusuf Suresi 91. Ayeti

قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ اٰثَرَكَ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَاِنْ كُنَّا لَخَاطِـ۪ٔينَ
[ Kâlû tAllâhi lekad â-serakAllâhu ‘a’leynâ ve in kunnâ lehâti-i-ne. ]
{ Kardeşleri dedi ki; ‘Hayretle Allah’a yemin olsun! Kesinlikle Allah, Seni bize elbette tercih etmiştir. Doğrusu biz de hata edenlerden olduk.’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 90. Ayeti

قَالُٓوا ءَاِنَّكَ لَاَنْتَ يُوسُفُۜ قَالَ اَنَا۬ يُوسُفُ وَهٰذَٓا اَخ۪يۘ قَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَاۜ اِنَّهُ مَنْ يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ
[ Kâlû e inneke le ente Yûsufu kâle e-ne Yûsufu ve hâzâ a-hî kad mennAllâhu ‘a’leynâ innehu men yetteki ve yasbir fe innAllâhe lâ yudî’u ecral muhsinîne. ]
{ Kardeşleri dedi ki; ‘Gerçekten Sen! hakikaten Yusuf musun?’ O, ‘Ben Yusuf’um ve bu da kardeşim, doğrusu Allah bize lütfetti, şüphesiz kim sakınır ve sabrederse, Allah güzel davrananların mükafatını zayi etmez.’ dedi. }

Devam

12-Yusuf Suresi 89. Ayeti

قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَاَخ۪يهِ اِذْ اَنْتُمْ جَاهِلُونَ
[ Kâle hel ‘a’limtum mâ fe’altum bi Yûsufe ve a-hîhi iz entum câhilûne. ]
{ Yusuf dedi ki; ‘Siz cahilliğinizde Yusuf ve kardeşine yaptığınız şeyi bilir misiniz?’ }

Devam

12-Yusuf Suresi 88. Ayeti

فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ مَسَّنَا وَاَهْلَنَا الضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَاعَةٍ مُزْجٰيةٍ فَاَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَاۜ اِنَّ اللّٰهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّق۪ينَ
[ Fe lemmâ dehalû ‘a’leyhi kâlû yâ eyyuhel’a’zîzu messenâ ve ehlenâd durru ve ci/nâ bi bidâ’a’tin müzcâtin fe evfi lenâl keyle ve tesaddak ‘a’leynâ innAllâhe yeczîl mütesaddikîne. ]
{ Yusuf’un huzuruna girdiklerinde dediler ki; ‘Ey aziz! Bize ve ailemize darlık dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik yine de tahıl ölçüsünü bize tam tut ve sadaka da ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükafatlandırır.’ }

Devam